Ne zaman bir kirpiğim düşse yere, ağır gelmiştir bu dünya. Çünkü kütleden ağırdır yüreğimizin kapılarını birbirine çarpan. Çiçeği burnunda buğdayın harman zamanı göz açması gibidir bizim nefesimizin şu felekte yankısı...
Harman zamanı geldi sayılır Rabbim. Renk geçişlerini izliyorum yine bu sene. “Ölmedim bu sene de,” diyorum kendime sessizce, ufuklara bakarak. Hem kim diyebilir ufuklar yalnızca ovaların? Ovalanan gözler bilir, söz sanatı olmadığını bu yağan yağmurun...
Öyle göz ağırlıyor ki bu ovalar, Rabbim. Önce kahverengi, sonra griye benzeyen yeşille usulca sarıya geçiyor buğdaylar. Nasırlı eller hatırımda, traktörlerin terleri hürmetine dualar ediyorum kardeşlerim için. Zaman zaman olgunluğun tadını soruyorum ovalardan. Hikmetin dili neden yok bu kadar dilin olduğu âlemde?
Yeşil otlar, nasıl da kan ve sütü birbirine gıpta ettiriyorlar Rabbim... Yoldan geçen arabalardan hasret kuşları gibi değerken gözler, benim görmekten düşen kirpiğimin gördüğünü onlar da görüyorlar mı? Âh şu görmek... Sikletinin zerresi dünyanın kulağına söylense, Mikâil Aleyhisselâm’a sûr üfürtür.
Sarı kızın sütünden kanıma karışan bu düşünceler, bir ottan nasıl peyda olur Rabbim? Bir bulut, ovanın susuzluğunu ölçeğinde ayarlarken, beni saçımın beyazlamasına sebep şu ölçü arayışım hangi değirmenin sırrıdır? Bu sırrın dilinde bir söz kalkıp vurmazsa kulağımın kalbine, canım nasıl bulsun benim sırrımı?
Gurbet bahçesinden ötesine yaban düşüncelerim ne zaman çobanlığımı yapar Rabbim? Pusulamın yüzü solgun bugünlerde. Bugünlerim yaslı. Bugünlerim zamanın sözleri altında ezilen... Zaman, her sene değirmen yolu tutan buğdayı anlatırken, otuz üç senedir mahcubum bütün unlara...
Yolgunum Allah’ım. Kah gün oldu yolu yordum, kah gün oldu yol yordu. Yol yordam bilmek yetmiyorsa hayatı tam yaşamaya, kusuruma bir sebep ver ya İlâhî!
Kalbim, acemi bir çobanın ellerinde uçurumlara sürülüyor Rabbim. Sürgünlüğü anlaşılmaz mı, hâlinin sürünmesinden? Boynumda suyu biten bir kırbayla tek kelime var dilimde. Kanaatimin hürmetine, düştüğüm uçurumlarda bir harf eksilt gövdemden. Kanatlanıp aydınlansın şu pusulasında pus duran noksanlığım...
Yorumlar
Yorum Gönder