Gerçek Sevgiliyi Nasıl Anlatayım?

    Hüsameddin Çelebi dedi ki: “Ben açım, beni doyur. Ey faziletli Mevlâna, beni baştan savma. Sen, sevgilinin sırrını saklama. Açıkça hiçbir şey saklamaksızın söyle.

    Ona dedim ki: "Sevgilinin sırlarının kalması daha hoştur. Kapalı söylediklerime kulak ver de işi onlardan öğren."

    Ona dedim ki: "Eğer sevgili, bütün sırlarından soyunup meydana çıkarsa ne sen kalırsın ne de maddî varlığın kalır.

    Arzu et, iste ama o arzu ölçülü olsun. Bir saman çöpü bir dağı kaldıramaz.

    Bu âlemi aydınlatan güneş yörüngesinden çıkıp, biraz dünyaya yaklaşacak olsa, her şeyi yakar, kül eder.”

    İnsanın bedenî ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar karşılanmadığı takdirde kişiler kendini eksik hissedecektir. Ancak eksikliğin üzerinde ihtiyaç karşılanması da yoksunluğu artırır. Misal sıcak bir çorba içmek midenin ihtiyacını giderirken kişiye yaşamını sürdürebilmesi için enerji verir. Ancak kaynayan bir çorba içtiğimizi varsayarsak mide, dil ve damak yanarak doymak eylemi zulme dönüşmüş olur.

    Her duyunun bir takati bir de arzusu mevcuttur. Göz sade bir görüntüyü görmek istemez. Âhenkli renkler, eşsiz manzaralar ve sevilen bir sîmâ görmeyi gâye edinir. O sebeple “doymak” ile ifade edilen bedenden ruhu beslemenin yollarını aramaktır. Ruhun da beden gibi ihtiyaçları vardır. Duyulardan alınan hazlar, ruhu; iyi yahut kötü olarak besler. Bu yüzden madde ve mânâ aleminin irtibatı kurulurken zarafet ve helal çerçevede olması âşk yolculuğunun başlangıcı olarak değerlendirilebilir.

    Somut varlıkların tâkati olduğu âşikardır. Soyut varlıklar ve mefhumlarda da bu durum söz konusudur. Misal mutluluk ve sevinç hissettiğimiz zamanlarda kelimelerin gücü yetersiz kalır. Kelimelerin beyânı ve his kıyası yapıldığında bazı duygular telaffuzun üzerindedir. Bu mânevi âlem rakımının yüksek olduğunu ve her ciğerin bu rakıma iştirak edemeyeceğini söyler.

    Hazreti Mûsâ aleyhisselam, Allah'ı görmek istemişti.

    A'râf 7/143:
    "Musa, tayin ettiğimiz vakitte (Tur’a) gelip de Rabbi onunla konuştuğunda o, “Rabbim! Bana görün; sana bakayım” dedi. Rabbi, “Sen beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak; eğer o yerinde durabilirse sen de beni görebilirsin” buyurdu. Rabbi o dağa tecelli edince onu paramparça etti; Musa da bayılıp düştü. Kendine gelince dedi ki: “Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, sana tövbe ettim; ben inananların ilkiyim.” dedi."

    Hüsameddin Çelebi, Mevlana Hazretlerinden gerçek sevgiliyi anlatmasını ve açıkça hiçbir şey saklamaksızın söylemesini istiyor. Celâleddin Muhammed Rumi Hazretleri ise ölçülü bir istekte bulunmasını söylüyor. Burada vurgulanmak istenen kişinin tabiatı ne kadar alır yahut alabilir.

    Can bir testi olsa içerisi testinin takati nispetinde doldurulur. Takatinin üzerine çıkmak "âşk" ile mümkündür. Kanaat mümkün kılmanın bir tarafıdır. İdrak başka bir tarafıdır. Vâr gibi görünenlere aldanmamak başka bir tarafıdır.

    Kaynakça
  1. Kur'an-ı Kerim
  2. Mesnevî-i Şerif

Yorumlar